Hep
söylerim, “Fotoğraf dışa dönüklüğün sanatıdır.” diye.
Siz hiç
fotoğraf çekip de sadece kendi iç dünyasında bunu yaşayan bir fotoğrafçı
gördünüz mü? Çektiğini başkalarına göstermeyen, onlarla paylaşmayan ve o
fotoğrafın güzel olması ile ilgili birkaç söz duymak istemeyen bir
fotoğrafçıyla karşılaştınız mı?
Bu nedenle
fotoğrafçı dışa dönüktür, fotoğrafçı sosyaldir. Hiçbir sanat uğraşısında
fotoğrafta olduğu kadar bu duygu üst seviyede değildir. Bu nedenle en çok
fotoğrafçıların dernekleri, toplulukları, grupları vardır. En çok onlar toplu
gezilere çıkarlar, toplu olarak bir arada bulunurlar, toplu olarak tartışırlar
ve fotoğrafı toplu olarak paylaşırlar.
İnternetteki
fotoğraf paylaşım sitelerinin çokluğunun farkında mısınız? Her gün bu sitelere
bir yenisi ekleniyor. Her birinin on binleri aşan üyesi bulunuyor. Her birinde
onlarca, yüzlerce fotoğraf hızla akıyor. İnsanlar bıkmadan usanmadan bu
fotoğrafları izliyor, değerlendiriyor, yorumluyor ve puanlıyor. Sadece paylaşım
siteleri mi? Facebook ve İnstagram gibi mecralara ne demeli? Toplumun her
kesiminden, fotoğraf bilgisi olsun olmasın yediden yetmişe her kes her an
çekmiş olduğu her tür fotoğrafla arzı endam ediyor bilgisayarlarımızın
ekranlarına.
İnternet
fotoğraftaki paylaşım duygusunu en üst seviyeye çıkarmıştır. Üstelik bu işi
yaparken sınırları ortadan kaldırmıştır. Dünyanın her yerinden, her fotoğraf
sever, www.ların sihirli platformlarında bir araya geliyor. Sadece fotoğrafı
değil bilgisini ve deneyimini paylaşıyor.
Çok değil,
daha 8-10 yıl önce bir fotoğraf yayınına ulaşabilmek için ne kadar da
zorlanırdık. Bilgiye ulaşmak ne kadar da zordu… Oysa şimdi? Yaz merak ettiğin
konuyu arama motorlarına, birkaç saniye sonra tüm detayları ile bu bilgilerle
baş başasın. Ya sitelerin forum sayfalarına ne demeli? Yüzlerce konu başlığında
yapılan tartışmalar ve fikir alışverişleri! “Falan marka makine almak
istiyorum. Ne dersiniz? Neler önerirsiniz?” başlığı ile açılan forumlara anında
akan onlarca bilgi ve deneyim notu.
İnternet
kuşağı o nedenle ne kadar da şanslı! Ne kadar da çabuk eğitiyorlar internet
sayesinde kendilerini. Sorularına gelen cevaplar ve paylaşım isteği ile dolu
deneyim notları nasıl da onları bilgi ve gelişimin sonsuz dalgaları içinde yüzen
keyifli teknelere dönüştürüyor.
Fotoğraf
bir paylaşımdır. Paylaşılamayan fotoğrafın tadı da yoktur anlamı da… İnternet
bu paylaşımı, albümlerden, kitaplardan ve galerilerden çıkarıp
evrenselleştirmiştir. Dijital fotoğrafçılık ve internet. Birbirini tamamlayan,
bütünleyen ve teşvik eden, teknolojinin iki kardeşi. 1826 yılında Jozeph
Niepce, kurşun kalay karışımı plakanın üzerinde beliren ilk kalıcı görüntüyü 8
saatte elde etmişti. Şimdi 1/8000 enstantane hızını çoktan aşan makinelerimizin
son model sensorları üzerine düşen ışık hızındaki görüntülerin, dünyadaki diğer
fotoğraf severlerle buluşmasının süresi saliselerden öteye geçmiyor.
Baş
döndürücü bu hız aynı zamanda büyük heyecan veriyor. Her ne kadar aynı zamanda
limitleri zorlayan bu fotoğraf üretimi bir görüntü çöplüğü korkusunu da beraberinde
getirse de bu heyecan üretimi arttırıyor, kaliteyi yükseltiyor ve olağanüstü
görüntüler bilgisayarımızın monitörlerinden taşıp beyin kıvrımlarımızdaki
yerini alıyor.
Hep derim;
fotoğraf dışa dönüklüğün, sosyalliğin sanatıdır diye… Bu sosyallik ve paylaşım
duygusu albümleri, sergi salonlarını, kentleri ve daha doğrusu sınırları aştı.
Onlarca paylaşım sitesinde ve sosyal medyada akıp giden binlerce fotoğraf
izleniyor, beğeniliyor, eleştiriliyor, yorumlanıyor. Kabul edelim ya da
etmeyelim, bu kitlesel dönüşüm ister istemez fotoğraf paylaşımımızın
sınırlarını zorluyor. Artık fotoğraflar dar alanda kısa paslaşmalardan öte,
binlerce kişinin oluşturduğu geniş jüri kitlesinin karşısına çıkıyor ve bütün
endamıyla boy gösteriyor.
Dijital
fotoğrafçılık ve internet, fotoğraf anlayışımızın ufuklarını açıyor ve
piksellerin kardeşliği tüm dünyayı fotoğrafın sonsuz paylaşımında hızlı ve
heyecanlı bir yolculuğa çıkarıyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder