“Fotoğraf bir görsel kurgu sistemidir. Özüne indiğimizde bir
insanın doğru zamanda ve doğru yerde dururken görüş ufkunun bir kısmını bir
çerçeveye alma meselesidir. Satranç ya da yazmak gibi fotoğraf da, verili
ihtimaller arasında seçim yapmakla ilgili bir konudur. Sadece fotoğraf söz
konusu olduğunda bu ihtimaller sayılı değil sonsuzdur.”
Susan Sontag’ın “Fotoğraf Üzerine” adlı kitabında John
Szarkowski’den yapmış olduğu bu alıntı aslında fotoğraf üzerine çok derin
ipuçları vermektedir.
Bu tanımdan yola çıkarak, fotoğrafa sonsuz ihtimaller
sanatıdır da diyebiliriz. Çevremize durup baktığımızda hızla akan hayatın
içinden yeri zamanı, açıyı, rengi, biçimi, estetiği seçmek sonsuz ihtimallere
açık bir konudur.
Çekim anında birden çok açı vardır, ama doğru olan hangi
açıdır?
Birden çok biçim vardır, hangi biçim daha çok dikkat çeker?
Birden çok renk vardır, hangi renk daha çarpıcıdır?
İfadenin ya da hareketin hangi anı çok daha belirgindir?
Hangi zaman, hangi mekân fotoğraf için daha uygundur?
Hangi ışık konumuzu daha iyi aydınlatarak daha farklı hale
getirir?
Satrançta taşları sayısız ihtimallerle oynamak mümkündür. Her
hamle sizi başka mecraların içine çeker. Yanlış bir hamle hiç ummadığınız bir
anda mat olmanıza yol açabileceği gibi, doğru hamleler sizi unutulmaz zaferlere
götürür. Sayısız hamle ihtimallerinin içinde en doğrusunu düşünüp karar
vermeniz gerekir.
Fotoğraf için de öyle değil mi? Görüntüyü almanın sayısız
ihtimallerinin içinden en doğrusuna karar verebiliyorsanız iyi fotoğrafı elde
etmiş olursunuz. Yoksa çektiğiniz fotoğrafın o an çekilmekte olan milyonlarca
sıradan ve benzer fotoğrafla hiçbir farkı kalmaz.
Mademki fotoğraf bir “Görsel kurgu sistemidir” o halde bu
sistem kurgusal akış doğrultusunda içinde sayısız ihtimalleri de barındırır.
Yazmak da öyle değil mi? O da sayısız ihtimaller üzerine
kuruludur. Bu durum aslında sanatı tekdüze olmaktan da çıkarır ve sonsuz
seçenekler içine sokar.Eğer böyle olmasaydı yapılan işler, yazılan yazılar ve
çekilen fotoğraflar birbirinin birer kopyası olmaz mıydı?
Fotoğrafı birbirinin çok benzeri olmaktan çıkaran da sayısız
ihtimallere çok açık olmasıdır. Hiç kimse bir başka fotoğrafın aynısını
çekemez.Hiçbir fotoğraf diğerinin benzeri değildir. Çünkü her şeyden önce
fotoğrafın diğer boyutu zaman işin içine girer. O artık başka zamanda çekilmiş
bir fotoğraftır. Benzediği sanılan fotoğraflarda bile küçük ayrıntılar ve
nüanslar vardır. Bu durum onları farklı kılar.
Nasıl ki satrançta her kişinin kendine has sayısız hamle
alternatifi varsa, her fotoğrafçının da kendine has görüntü seçme biçimi,
tarzı, beğenisi ve bu doğrultuda ihtimalleri vardır. Bu ihtimallerin çokluğu da
görsel ufkumuzu zenginleştirir, fotoğrafçılarda farklı akımların doğmasına yol
açar.
Fotoğrafı farklı kılan beklide bu ihtimallerin
sonsuzluğudur. Çünkü bu ihtimallerdeki seçicilik fotoğrafçının tarzını da
oluşturur.
Fotoğrafçı; dijital dünyanın, fotoğraf dünyasını
alabildiğine yaygınlaştırdığı günümüzde bakanın duygularını mat edecek görsel
arayışlar içinde olmak zorundadır.
Sabırlı, araştırmacı, farklı, dikkatli ve ihtimallerle dolu
bir gözlem gücü deklanşöre basma anını, sonu zaferle sonuçlanacak keyifli ve
heyecan verici bir “şah” çekmeye dönüştüreceği de unutulmamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder